galiba..




çok uzakta bi yerde "senden çok hoşlanıyorum" dedi birisi birisine..


günümüzde her şey o kadar hızlı ki.. tüm aşklar, tüm sevgiler, tutkular, sözler, hayaller..
her şey çok çabuk başlıyor, çok çabuk sonuca geliniyor ve çok çabuk tükeniyor..

hemen herkesin anında "sana çok aşığım" dediği günümüzde artık "senden çok hoşlanıyorum" diyen kalmış mıydı?

herkesin anlık ilişkiler yaşadığı zamanlarda sabretmek aslında bir erdem mi ki?

kimin eli kimin cebindeyken birine dokunabilmek için beklemek midir güzel olan?

elini uzatsan dokunacakken şimdi arada bir görebilmek için uğraşmak eğlenceli olan mıdır?

her şey daha kolay ve düz olabilecekken uzatmalara gitmek midir can yakan?

birlikte bakıp gülümseyebilmek midir en önemlisi?

yoksa hayatı boşverebilmek midir?







behlül montu




yapılan bir araştırmaya göre bir erkek 13 yaşında gelişiminin %87,5'ini tamamlıyor (küsuratlı sayı verelim ki attığımız anlaşılmasın). kadınlar ise bu yaşta gelişimlerinin %96,5'ini tamamlamış oluyor. yani bu ne demek, 13-15 yaşlarında bir erkek neyse sonrasında da ondan daha fazlasını beklemek hayalperestlik olucak.. atalarımız boşuna insan 7'sinde neyse, 77'sinde de odur
dememiş. İnsanları farklılaştırmaya çalışmanın, onlardan değişeceklerini beklemenin pek manası yok..

ingilizlerin yaptığı bir araştırmaya göre, 13 yaşındaki kızlar, bir konuya maksimum 15 dakika konsantre olabiliyorlar. Erkekler içinse, konsantre kalma süresi ciddi bir problem: 5 dakika
o yüzden dır dır etmektense kısaca konuyu özetleyip sonuca gelmek lazım :)

almanların yaptığı bir başka araştırmaya göre de erkekler yılda 116 kez cinsel ilişkiye giriyor, kadınlarsa 108 kez. Geri kalan 8 ilişkinin kimler arasında gerçekleştiği muamma: aslında 4 ilişki de olabilir, erkekler arasında.. ya da 8 ilişki de olabilir 1 çoban ve 8 koyunuyla..

alman doktor Kurt Freund'ün yaptığı bir araştırmaya göre de, erkeklere bir kadının direncini nasıl kırarsınız diye sormuş. cevap: "birkaç bardak içiririm" olmuş. kadınların aynı soruya cevabıysa, "kıskandırırım" şeklindeymiş.

bu kıskançlık ilginç bir duygu aslında.. yani olmayacak şeyi oldurtuyor..
ey kadınlar:
* senin etrafında dolanan birisi var ama aksiyona mı geçmiyor? başkalarıyla kıskandırdığın gece sana açılmazsa namerdim :)
* uzun zamandır birliktesiniz ve sevgilin artık sana eskisi gibi tutkulu mu davranmıyor? kıskandırdığın, başkalarının ilgisini senin üzerinde hissettirdiğin an yanı başında bitecektir..
* git gelli, oldu olmadı tadında adı konmamış bir flört/ilişki başlangıcı mı yaşıyorsunuz? başka birinin sizi yemeğe çağırdığını söyleyin, kıskanan erkek "sen benimsin!" diyip yumruğunu masaya vuracaktır.

ve ey erkekler:
bir bardak içkiyle her şeyi elde edebileceğinizi zannediyorsunuz.. çok büyük yanılgılar içindesiniz, o bir kaç bardak içkiyle size bişi olmasın, ona dikkat edin!













ps: ünlenen Bihter çizmesi gibi acaba erkekler de Behlül montu giyip dolaşırlar mı?



tuvaletlerin de bir kişiliği olmalı!







direk klozet-lavabo-peçetelik alanına açılan tek kişilik cafe/bar tuvaletlerini hiç sevmiyorum..
içerde biri var mı yok mu hiiiiç anlayamıyorumm :)















kırmızı ojeler



günlerden cumartesi..
dün gece biraz geç bi saatte eve geldim :)
az önce uyandım, biraz çalışmak için..

çalışmamak için yapılan hareketlerden birer parça : arkadaşlarımı arıyorum, televizyonda zapping yapıyorum, maillerime bakıyorum, maillerimi siliyorum..

insanoğlu hiç de çalışmak için yaratılmamış.. tüm gün yat deseler yatar.. ister ki birileri "bak sana yemek hazırladım" desin, koltuğu geniş olsun ki yayılsın, arada bir biri gelsin sırt masajı yapsın, kendini soğuk sulardan sıcak sulara atsın, karnı tok sırtı pek olsun..

insanoğluna bıraksan kendini tembel hayvan sınıfına sokmak isteyebilir.. tembel hayvanlar saniyede "en fazla" yarm metre hareket eder, günde 15-18 saat arası uyur, geri kalanında ise yemek yer.. yağmur yağdığında silkinmek yerine tutundukları ağaçta baş aşağı dönerler ki
yağmur suları kendiliğinden aksın.. sırt masajına falan da ihtiyacı olmadığı için dünyanın en sorunsuz yaratığıdır..

şu an biri banyomu yaptırsın, biri mailleri cevaplasın, biri de ojelerimi sürsün istiyorum :)
sesi güzel olan biri de akşamki fasıla benim için gitsin, "duydum ki unutmuşsunnnn, gözlerimin renginiiiii" yi söylesin..
biri evi toparlasın, biri çamaşırlarımı yıkasın, biri de kumandayı bana getirsin, çok uzakta almaya üşeniyorum :)


ofiste bir akşam



şu an ofisteyim, excel'imi F9'ladım (böyle bi konsept var hayatımda), beyaz ekrana bakıyorum..

çamaşır suları depoda yer kaplamaya başlamış, ısıya karşı terapi şampuanı saç kreminden daha güzel kokuyormuş, anında beyazlık diş macunu mavi renkliymiş..

bugün apranax'ı küçültüp yutmaya çalışırken gene içimden "apranax çiğnersen beyin kanaması geçirebilirsin" cümlesini geçirdim.. gene çiğneyerek küçülttüm.. tam bu sırada içmekte olduğum çay boğazıma kaçtı, öksürdüm öksürdüm, ölüyorum sandım.. apranax değil ama böğürtlenli çay beni öldürecekti..

hafta içi dışarı çıktığımda hayat daha eğlenceli geliyor.. sanki işten eve gidince dışardaki hayatı kaçırıyormuşum gibi.. mutlu bir yorgunluk gecesinde.. sabahında da "ufff biraz daha uyumak istiyorummm" somurtkanlığı.. sonra hafta sonu da eğlenmece, gülmece, hoppidi zıppıdı..

yihuuu!!

W night..



* beyaz ekran o kadar boş ki, ben de boş boş yazıyorum.. :)

2010




* az önce "soul kitchen" filminden geldim, çok güzeldi çook.. gene bi cafe açasım, işletesim, kendi mutfağımda mutlu olasım geldi.. ne güzel müzikleri vardı..

* 2009 değerlendirmesi yapmıcam 2010'a girerken.. kötü bi seneydi de demicem, aklımdan, beynimden ve ruhumdan sildim o seneyi.. (bkz: eternal sunshine of the spotless mind)

* 2010'a girerken burcumla ilgili tüm yorumları okudum, buraya da bi kısmını yazıyım da ara ara burdan bakıp okurum:

- başaklar 2.5 yıldır zor şartlar altında gerilimlerin etkisinde ve enerjisinde ciddi testler yaşadınız. satürn iyi bir öğretmendir, sizi ciddi testlerden geçirir ama hayatı öğretir. 2010 bu açıdan sizin zafer yılınız olacak. Yani yıprandık, öğrendik ama ektiğimi biçiyorum dediğiniz bir yıl olucak. (http://nrl.blogcu.com/nuraysayari)


- at some point from September 2007 to October 2009 you likely had a very difficult time with a partner. If single, the new moon solar eclipse of January 15 could bring new love your way. Often an eclipse will ask you to give up old love to make way for new. (http://www.astrologyzone.com/forecasts/monthly/virgo_full.php)

* arkadaşlarımı çok seviyorum, iyi ki varlar.. onlarsız hayat tam bir depresyon olabilirdi..

* çok eğlenceli bi yılbaşı partisi geçirdim, uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim.. inanılmaz güldüm :))

- "çok ısrar etti napıyım"

* -3 ila +10

* denemece yanılmaca, karpuz seçmece

* işle ilgili denildiğinde aklıma "after work party"nin gelmesi de yeni yıla nası girdiysen öyle giderin devamı olsa gerek..

* içimde saf bir umut var hayata dair.. kimse yok edemiyo.. edemicek..

* ailemi çok seviyorum, çok özlüyorum.. iyi ki varlar..

* 2010'da ilk defa bi haftalığına izin alıp tek başıma tatile gidicem.. nereye gitsem ki..

* bu yıl kendime bir sürü eldiven ve şapka alıcam.. bi de daha çok dantelli şeyler giyicem.. ihi..

* bi de msn hesabımı kapattım, ne sıkıcı bişeymiş o öyle..